Competition: Salacak Kentsel Tasarım Yarışması
Elimination: 2nd Turn
Project: Sinestezik bir Aylaklık Mekanı
Designer: Duhan Ölmez, Deniz Engin, Müge Sever, Mürşit Sönmez, İrem İnce Keller, Nazgül Berfin Gölge, Gizem Büyükgüner
Sinestezik bir aylaklık mekanı olarak Salacak Kıyısı…
Çok-Duyulu bir deneyim alanı…
Sinestezi: Yunanca, syn (Birlikte) ve aisthesis (algı/his/duyum)
Aylak: Türkçe, Boş gezen, avare
Fransızca, flâner, oyalanmak, aylaklık etmek fiilinden türetilen flâneur, 19. Yüzyıl aydın, kentli aylak, düşünür gezgin
Gerçeklerin dokusu bakan göze göre değişiyor. - Jess Walter, Körler Ülkesi
Günümüzde hızlı bir temponun içerisinde koşuşturmaca halindeki kent kullanıcısının önemli bir düğüm noktası olarak gündelik hayatında yer edinen Salacak; aslında hem gündelik karmaşa hem dinlenme mekanıdır. Üsküdar ve Harem kent odakları arasında uzanıp karşısına Tarihi Yarımada, Haliç, Beşiktaş ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü manzaralarını sığdıran kıyı şeridi tarihsel, fiziksel ve sosyal özellikleriyle İstanbul’da bir odak, toplumsal bellekte önemli bir izdir.
Bu bağlamda birçok farklı uyaranın da halihazırda yer aldığı Salacak kıyısı, Juhani Pallasmaa’nın 1996 tarihli Tenin Gözleri adlı çalışmasında da dikkat çektiği, çağdaş zamanların kentliye dayattığı gözmerkezci bakış açısının çok-duyulu tasarımlara ihtiyacını ortaya koyan bir örneklemdir. Tasarım, Salacak kıyısının var olan bu potansiyelini kullanarak çok-duyulu bir deneyim alanı sunmayı, kullanıcının mekana aidiyet duygusunu artırmayı ve yeni aylaklık mekanları kazandırarak gündelik hayatta spontane kaçış aktiviteleri yaratma potansiyeli hedeflemiştir. Tasarım fikrinin özünü oluşturan bu potansiyeller, Salacak kıyısının “sinestezik bir aylaklık mekanı” olarak yeniden ele alınmasını sağlamıştır.
Bertrand Russell’in 1932’de yayımlanan Aylaklığa Övgü kitabı kentlinin boş vakit azlığından dem vurup kullanıcıların film izlemek vb. gibi eğlence içerikli aktivitelerinde edilgen hale geldiklerinden ve yeterince etkileşim içerisinde olmadıklarından bahsetmiştir. Bu etkileşim durumu akla deneyimi getirmiş ve alanın sunduğu çok-duyulu bir deneyim potansiyeli göz önüne alındığında var olan potansiyel sinestezik mekan kavramını ortaya çıkarmıştır. Sözlükte duyusal ya da bilişsel bir yolun uyarılması sonucunda bir diğer yolun da kendiliğinden deneyimlere yol açması olarak tanımlanan ve duyum ikiliği olarak da bilinen bu kavram Salacak’taki potansiyelin bir özeti gibidir: Vapur sesiyle özdeşleşen kıyı, Kız Kulesi’nin akla getirdiği deniz kokusu, martı ve çay kaşığı sesi, Harem’in karşıdan görünüşünün kulaklara getirdiği insan sesi ve Tarihi Yarımada silüeti ile balıkçı barınağındaki balıkların kokusuyla bir araya gelişi bunlara örnektir. Bu etkileyici deneyim mekanı çok-duyulu bir mimarlık deneyimini de akla getirmiştir. Pallasmaa’nın da bahsettiği gibi mimarlık, salt görme ve beş duyu organıyla algılamanın ötesinde kullanıcının kullanıcıyla ve mekanla etkileşiminin ve duyusal deneyimlerin mekanının tasarımıdır. Mekan, bir yandan kendi hafızasını kullanıcıya yansıtıp ona bir deneyim alanı yaratır; bir yandan kullanıcının kendi kişisel deneyimi, bilgi, becerisi ve hayal gücünü mekana aktarmasıyla onu değiştirmesi ve yeniden yorumlaması söz konusu olur. Bu sonsuz döngü çok-duyulu deneyim alanı yaratma fikrini desteklemiştir.
Kullanıcıların gündelikliğin getirdiği sıkıcı hayattan uzaklaşıp bir aylaklık mekanına ihtiyaç duyması da günümüz kentlilerinin ortak problemidir. Nasıl ki çocuk mekanlarında esnek ve yaratıcılığa imkan veren tasarımlar günümüzde önem kazanıyorsa çok-duyulu mekan deneyimi de kentlilerin aylaklıklarıyla zenginleşir ve çok katmanlı bir mekanın ortaya çıkışına ön ayak olur. Tasarım fikrinin ve Salacak kıyısının sunduğu bu potansiyel, kullanıcının yeni anlatımlar ve senaryolar yaratmasına, toplumsal belleğe de katkı koyan çok-duyulu aylaklık mekanlarını yeniden üretmesine katkı sağlayacaktır. Tasarım fikri, yapılan duyu ve aktivite analizleri, toplumsal bellekteki izleri ve deneyimleri ışığında beş odağa ve bu odakları birleştiren bir yaya ve bisiklet promenadına bağlanarak ortaya konmuştur.
ULAŞIM KARARLARI
Projede; ulaşım kararlarının temeli yaya ve bisiklet kullanımlarına dayanmış bu bağlamda kesintisiz bir şekilde tasarlanan yürüyüş, koşu ve ana yaya yolu ve bisiklet aksları ile birlikte bisiklet kiralama noktaları, şarj durakları oluşturulmuştur. Tasarımda; taşıt yolunun şerit sayısı azaltılmış ve bu bağlamda mevcut birincil derece yolun kademesi düşürülerek, ikincil derece yol aksı olarak tasarlanmış ve var olan gürültü kirliliğinin ve trafiğin kıyıdan uzaklaştırılması hedeflenmiştir. Mevcutta var olan trafik yoğunluğunun ise “Dr. Fahri Atabey Caddesi’ne” aktarılarak bu aksın birinci derece yol aksı olarak kullanılması öngörülmüştür.
Nostaljik tramvay aksı taşıt ve bisiklet yolu arasına konumlandırılmış, yaya geçitleri ve durak noktaları ile karşı aksında yer alan sokak ve caddelerin ilişkisi üzerinde durulmuştur. Tüm otobüs ve tramvay durakları kıyı boyunca kullanıcıların tüm odaklara erişebilmesini sağlayacak şekilde konumlandırılmıştır. Tramvayın son durağı olan Harem’de ise ek bir durak önerilmiş ve bölgede yer alan toplu taşıma araçlarına ve otoparka da erişim sağlanmıştır. Harem’de tramvay kıyıya yaklaşarak toplu taşıma kullanıcısının da “kıyı eşiği”nden geçerek su ile buluşmasını aynı zamanda da meydanı kullanıcısının Tarihi Yarımada ve nostaljik tramvay ile görsel ve işitsel ilişkisini güçlendirmiştir. Üsküdar ve Harem noktalar temelini oluşturmak üzere kesintisiz yol boyunca tasarlanan park yerleri ile var olan taşıt park yeri sayısına yenileri eklenmiştir. Birçok farklı nitelikteki toplu taşıma araçlarının yer aldığı önemli bir ulaşım düğüm noktası olması nedeniyle arabalı vapur hattı iskelesinin yeri korunmuş ve bu iskele için yeni bir yol açılıp yoldaki tır yoğunluğunu hafifletme amaçlı tır parkları tasarlanmıştır. Deniz ulaşımının da önemli olduğu Salacak’ta tarih içerisinde de önemi göz önüne alınarak var olan iskeleler ve mendirekler ile tarihsel öneme sahip eski Salacak İskelesi iz olarak korunmuştur.
EKOLOJİK VE PEYZAJ YAKLAŞIMLARI
Salacak kıyı uzanımında peyzaj bileşenleri tasarımında; var olan kıyı kullanımının mekansal estetik değerlerini arttırma amaçlanmış; duyusal ve duygusal bağlamını kuracak, bunun yanında ekolojik servislerini destekleyecek bir öneri geliştirilmiştir. Mevcutta kıyı kenarında geçirgen olmayan yüzeylerin çok olması sebebiyle suyun yüzey akışı ile denize aktarıldığı anlaşılmaktadır. Değişen iklim koşulları ve anlık yağışlarla taşkın ve su basmalarının çokça yaşanmasına karşı geçirgen yüzeylerin, bioswale sistemlerin ve yağmur suyunun yeniden değerlendirilebileceği tasarımlara tüm kıyı alanları ve falezlerde yer verilmiştir. Bu sayede toplama havuzları ile elde edilen su, bitkilerin ihtiyaç duyduğu suyun karşılanmasında kullanılacaktır. Böylece yağmurlarda denize akan tatlı suyun filtrelenip yeniden kullanılması mümkün kılınmış, taşkın riskleri azaltılmıştır.
Falezlerdeki yoğun ağaç topluluğunun, tasarlanan kıyı alandaki varlığının kıyıda kent korusu işlevi görebileceği göz önüne alınmıştır. Mevcut ağaç varlığının çok yüksek eğim sebebiyle oluşan bitki rekabeti ile sık ağaç dokusuna ulaştığı anlaşılmıştır. Bu sayede toprağa yakın bölümlerde sınırlı yapısal müdahale ile yüksek eğime rağmen oluşturulan çelik konstrüksiyonlarla yayaların üst kota bağlandığı bir geçiş ve seyir alanı tasarlanmıştır. Kullanıcıların doğanın içinde yer alabileceği, yüksek noktalarındaki ağaç boşlukları arasında manzarayı seyredebilecekleri bir yer ortaya çıkmıştır.
Üsküdar’ın peyzaj birimleri analiz edildiğinde (i) yüksek boylu ağaçlar, (ii) geçirgen olmayan ve (iii) geçirgen yüzeyler ve (iv) yapısal elemanlar tespit edilmiştir. Yeşil alanların bağlantılılığı noktasında kıyı alanının potansiyeli olduğu görülmüş, kıyı tasarımına ekosistem servislerini destekleyecek yeşil altyapı sisteminin bir parçası olan koridor oluşturacak kıyı izi boyunca doğrusal peyzaj elemanlarına yer verilmiştir. Su kara arakesitinde falezlerin üst kotunda mevcutta yer alan yeşil aksı desteklemek üzere kıyı bandında Üsküdar Meydanı’na kadar bağlantılılığı devam ettirilmiştir.
Kullanıcıların geniş yeşil alanlarda ve yükseltilmiş tepelerde toprak ile temas etmesine olanak verilmiştir. Aktif ve pasif rekreasyon izlerini taşıyabilen bu alanlarda mevcut durumda eksikliği çok fazla hissedilen gölge, büyük oranda ağaçlarla yaratılmış, mikro iklimsel konfor arttırılmıştır.
PROMENAD
Yeni tasarlanan ikincil dereceden yol aksında sinestezik deneyim mekanlarının artırılması, kullanıcı-su ilişkisinin güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Yaya ve bisiklet odaklı kıyı kullanımını öncelikleyen tasarım; yaya ve bisiklet akslarını kıyıda belirli noktalarda denizin üstüne ve yanına taşıyarak kullanıcının su ile etkileşimini artırmıştır. Denize taşan promenadlar ile farklı duyuların iç içe geçmesinin de potansiyeli yaratılmıştır. Üsküdar odağındaki denize inen ve yükselen promenadlar karşı silüet ile oluşturdukları görsel bütünlük ile yeni bir deneyim mekanı oluşturmuştur.
ŞEMSİ PAŞA / ÜSKÜDAR ODAĞI
Karşısında Galata köprüsü ve Haliç’in, sağında ise toplumsal belleğe Boğaz Köprüsü olarak kazınmış 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün yer aldığı, Şemsi Paşa ve Rum Mehmet Camileri, Üsküdar Hanım Sultanlar Müzesi (Kültür Merkezi) gibi birçok tarihi ve kültürel yapıya ek Marmaray, Üsküdar İskelesi, dolmuş ve otobüs durakları gibi farklı ulaşım araçlarının kesişiminin Salacak ile buluştuğu önemli bir odak olan Şemsi Paşa olarak da bilinen bölge, projede, farklı profillere sahip kullanıcı yoğunluğunun dinlenme alanı olarak düşünülmüştür. Yaya ve bisiklet promenadlarının da buluşma noktasıdır. Yaya promenadı kullanıcıyı suya indirirken aynı zamanda oltayla balık tutmak isteyenler için yüzey sunmuştur. Şemsi Paşa odağı aynı zamanda köprü manzaralarıyla, deniz kokusu, satış birimlerinden gelen kokular, martı ve vapur sesleriyle çok duyulu deneyim mekanı fikrini destekler. Halihazırda var olan deniz fenerinin yeri korunmuş ancak altında yer alan dolmuş bekleme noktası gündelik hayat senaryosunda oradan kaldırılıp Üsküdar Kültür Merkezi önündeki, taşıt parkı ihtiyacını büyük ölçüden karşılaması planlanan otoparka taşınmıştır.
KIZ KULESİ / PLAJ ODAĞI
Seni görüyorum yine İstanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.
Geliyor Boğaziçi’nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.... - Ziya Osman Saba
Kız Kulesi’nin tarihsel ve kültürel çerçevede önemi göz önüne alınarak Salacak kıyı şeridi ile olan ilişkisi kuvvetlendirilmiş, görme, işitme ve koku duyularına ek olarak kullanıcıları suyla temas ettirerek dokunma duyusu ile mekanı algılamaları sağlanmıştır. Tarih boyunca kıyı kullanım çeşitleri ve özellikle 1800’lü yıllarda bölgede yer alan deniz banyolarına, bir diğer deyişle deniz hamamlarına, referansla tasarlanmış, kullanıcıların su, kıyı ve Kız Kulesi ile etkileşimini görme, işitme, dokunma ve koklama duyuları bağlamında artıran gün batımı seyir terası projenin tasarım odaklarından birini oluşturmuştur. Halihazırda seyir ve sosyalleşme mekanı olarak kullanılan bir aylaklık mekanı olarak tanımlanabilecek terasın işlevleri korunmuştur. Yürüyüş yolları ve amfi ile kullanıcıyı denize indiren ve suyu yer yer içine alarak kıyı şeridini su ile bütünleştirerek suya dokunmayı sağlayan tasarım ile deniz banyoları günümüze taşınmıştır. Sahne olarak da kullanılabilen platformlarla sanatın da mekana ve silüete dahiliyetini sağlayan tasarım, Kız Kulesi odaklı karşı silüet ile salt görsel bir ilişki kurmanın ötesine geçerek kullanıcıya çok-duyulu bir deneyim yaşatarak mekana aidiyetini artırmayı hedeflemiştir. Genel tasarım kararları kapsamında, kurulan ilişkinin toplumsal belleğin önemli bir mekanı olma olgusunu güçlendirmesi de düşünülmüştür. Bu bağlamda; Kız Kulesi’nin, içinde çeşitli görsellerin ve film gösterimlerinin de olacağı, Salacak arşivi, kutlama mekanı ve kafe işlevleriyle çok amaçlı bir kullanıma açılması öngörülmüştür.
BALIKÇI BARINAĞI ODAĞI
Tasarımda; yerel ve tarihi bir öneme sahip olan balıkçı barınağı korunmuş ancak balıkçı barınağının gündelik kullanımının günün farklı saatlerine yayılmasını ve farklı amaçlarla kullanılmasını da sağlayarak gündelik yaşama dahiliyetini sağlamak amacıyla yenilenmiş kıyı izi de göz önüne alınarak genişletilmiştir. Kullanıcının gündelik hayatında su ile etkileşimi artıran bir mekan olarak sunulması hedeflenmiş olan balıkçı barınağı üzerinde yer alan oturma birimleri, amfi ve yeşil alanlar kentlinin suya dokunduğu çok-duyulu başka bir odak deneyim mekanına dönüşmüştür.
Esnek tasarım anlayışı balık mezatında da devam ettirilmiş, hafif çelik strüktürün burada da kullanımıyla dil bütünlüğünün sağlanması hedeflenmiştir. Mezat; farklı büyüklükteki depolara ve tezgahlara imkan sağlayan, değiştirilebilir ve dönüştürülebilir bir tasarıma sahiptir.
FALEZ ODAĞI
Kıyının Salacak’ın üst kotu ile etkileşiminde önemli bir aracı olan falezlerde sık ağaç dokusu bu odağın tasarımının temelini oluşturmuştur. Yoldan yer yer 25 metre yüksekliğe kadar ulaşan bu doğal oluşum halihazırda kıyıdan kopuktur. Projede; ağaçların arasında uzanan patikalardan ve seyir teraslarından oluşan bu alan, bu doğal çevre ile karşıtlığını strüktürüyle ortaya çıkarıp vurgulamıştır. Üst kottan, yoğun kullanımlı sokaklardan uzanan patikaları ve merdivenleri kıyı kotuna çok-duyulu bir deneyim sunarak indiren tasarım Harem’de kule ile bağlanıp meydana kentliyi sürükleyen bir aks haline gelmiştir.
HAREM ODAĞI
Kıyı şeridinin bir diğer önemli odağı olarak kurgulanan Harem, 1800’lü yıllarda iskele ve 1971 yılında hizmete giren otobüs terminali olarak farklı ulaşım araçlarının düğüm noktası ve İstanbul’un Anadolu’ya açılan kapısı olarak işlevini sürdürmüştür. Otobüs terminalinin taşındığı tasarım senaryosunda var olan strüktür korunmuş ve bir iz olarak tasarımda yerini almıştır. Kentin Anadolu’ya açılan kapısının bir sembolü olarak tasarlanan kule ile hem bu işlevini koruması amaçlanmış hem de yeni bir seyir noktası sunularak kullanıcının Salacak kıyısına teması dikey çizgiye de taşınmıştır. Kule, aynı zamanda falezlere de bağlanarak kıyı ve falezlerin üst kotu ile ilişkisi sağlanmıştır. Otobüs terminalinin duvarları da sergi ve enstalasyon mekanı olarak kurgulanmıştır. Palimpsest duvarlar olarak tanımlanan elemanların bölgenin tarihi, kültürel ve fiziksel özelliklerini anlatacak geçici / kalıcı sergilere ve enstalasyonlara ev sahipliği yapacağı öngörülmüştür. Harem’de, kullanıcıları meydana çekmek; kıyının sanat ve spor noktası olarak yeni bir toplanma mekanı olmasını sağlamak temel amaçtır. Bu bağlamda önerilen çökertilmiş düzlem meydan konserden, tiyatroya birçok farklı sanatsal aktivitenin sahnesi olarak tasarlanmıştır. Konumlandırılan sahalar, kaykay-paten pisti ve spor yaparken kullanılacak küpler gibi sportif aktivitelere imkan veren mekanlar da bölgede sanat ve sporun iç içe geçmesini ve birçok farklı uyaranı bünyesine dahil ederek tasarımda çok-duyulu bir deneyim sunmayı amaçlamıştır. Otoparkı ikiye bölerek ayırıcı bir rol oynayan futbol sahası ise festival alanı ve açık hava sineması / arabalı sinema ve aktivite alanı olarak kurgulanmış, mekanda yer alan tüm yatay ve düşey elemanlar bu kurguya göre konumlandırılmıştır. Bu şekilde otopark gibi günümüzde ne yazık ki büyük rol oynayan ancak aynı zamanda bulunduğu alanları ıssızlaştırıp güvensizleştiren bir mekan; gece yarısı futbol maçları gibi günün farklı saatlerinde farklı aktiviteler için kullanılmasına imkan tanıyan, yaşayan bir çok amaçlı deneyim mekanına dönüşmüştür.
Nostaljik tramvayın son istasyon noktası olan alanda, tramvay hattı farklı deneyimlere imkan veren potansiyel bir bileşene dönüşmesi bilinciyle çizilmiştir. Bu hat üzerinde konumlandırılan boş çerçeveler Tarihi Yarımada silüetini sinematik olarak tramvay kullanıcısına sunmuştur. Bu sinematik promenad ile kurulan ilişki ile zaman ve hareket de mekan içine dahil edilerek tasarlanan deneyim mekanının yeni bir boyuta aktarılmasına imkan sağlamıştır.
Halihazırda çocuk kullanıcılar için aktivitelere imkan tanımayan kıyı, projede ciddiyetle ele alınmış, Harem odağında tasarlanan oyun parkı ve atölye konteynerleri kıyıdaki oyuncul aktivitelerin her yaştaki kullanıcıya imkan veren deneyim mekanı anlayışını desteklemiştir. Bölgede yer alan kuru havuz ise suyun oyuncul bir öğe olarak tasarımda var olmasını sağlamış ve çok-duyulu deneyim mekanı tanımlamasına referans olarak konumlandırılmıştır. Harem’in günceldeki yoğun sert zemininin tasarım fikriyle bütünleşmesi göz önüne alınarak geniş yeşil alanlara, çayırlara yer verilerek su ve yeşil ilişkisinin bölgedeki sanatsal ve sportif aktiviteler ile birlikte yer almasına önem verilmiştir.
KENT MOBİLYALARI - STRÜKTÜRLER
Kent mobilyaları kullanıcıların mekana aidiyetini artıran, kullanım alternatifleri ve potansiyel çok-duyulu deneyimler sunan oyuncul kent bileşenleridir. Projede, kent mobilyalarının düşük maliyetli olarak üretilebilecek ve modüler olmasına ve bağlam içindeki yerlerinin kurgulanmasına odaklanılmıştır. Kullanımları kentlinin yorumlamasına ait modüller, alan içinde birden fazla ve farklı şekillerde kullanılmış farklı aktivitelere ve deneyimlere potansiyel oluşturmuşlardır. 50 cm’lik hafif yapı malzemelerinden üretilen "küp"ler birleştirilerek ya da tekil halde ve boyutlarıyla oynanarak oturma ve satış birimleri, egzersiz elemanları, gölgeleme elemanları, sokak hayvanları için ev, çöp kutusu ve saksı gibi birçok farklı amaçla kullanılmıştır. Küplerin aynı zamanda farklı amaçlarla kullanılabilir oluşu ve kullanıcıları tarafından mekan içinde yeniden düzenlenebilmesine olanak sağlaması mekana aidiyeti güçlendiren ve deneyimi içselleştiren bir durum yaratmıştır. Bu modüler mobilyaların omurgası konvansiyonel hafif üretim teknikleriyle hayata geçirebilecek, düşük maliyetli ve tekrar kullanılabilir özelliktedir. Kıyı boyunca farklı noktalarda sosyal / kültürel / ticari / kamusal kullanımlarda mekan ihtiyacını karşılayacak şekilde tasarlanmıştır. Farklı bir araya geliş yöntemleri ve ölçülerle omurgaya tutturulan farklı yüzeyler sayesinde mekansallaşmıştır. Bu yüzeyler aynı zamanda sergi veya bilgi panosu olarak kullanılabilir çok amaçlı yüzeylerdir.
Küpler dışında mekanda kullanım çeşitliliği ve farklı deneyim potansiyelleri oluşturma amacıyla farklı ölçülerde ve anlayışla oturma birimleri tasarlanmıştır. Bu oturma birimlerinin tasarımında ve yerleşiminde bölgelerdeki aktivitelerin çeşitleri, kullanıcı profili ve kıyıdaki konumları göz önüne alınmıştır. Yapılan analizler ve kıyıdaki güncel kullanımlarının gerekliliği olarak masalı birimler de tasarlanmıştır. Bu birimler aynı zamanda yeni bir sosyalleşme potansiyeli de ortaya çıkaracak şekilde kurgudadır. Projede; mekanın kullanıcıyla, kullanıcının da kullanıcıyla etkileşimi kent mobilyaları tasarımında en önemli tasarım kriterlerinden biri olarak görülmüş bu kriterin aynı zamanda çok-duyulu deneyim mekanı anlayışını da destekler nitelikte olması için malzemeleri de doğal ve yapılı çevre karşıtlığını da güçlendirecek şekilde ön üretimli beton ve hafif çelik strüktürler olarak düşünülmüştür.
Tasarımda genele hakim olan yeşil amfiler farklı bir oturma birimi olarak kullanıcıya sunulmuş, mekansallaşmış bu birimler yeşil alanın yetersiz olduğu Salacak kıyı şeridinde kentlinin su ve yeşille bütünleşerek farklı bir kesit ile tanışmasını hedeflemiştir.
Modüler strüktürlerin temel tasarım amacı göz önüne alınarak kapalı alanları tanımlamak için konteynerler kullanılmıştır. Konteynerin kullanılmasının iki temel sebebi; konteynerin modüler mantığı destekler nitelikte oluşu ve su-yeşil bütünlüğü içindeki yapayın zıtlığın vurgulanmasını sağlar oluşudur. Konteynerler, projedeki esnek tasarım anlayışına ve potansiyel çok-duyulu mekan oluşumuna katkı ağlamıştır. Çocuk parkları ve sanat atölyelerinden, servis alanlarına, kafe ve satış birimlerine konteynerler kullanılmış ve olası eğişimler için esneklik sunulmuştur.
Yaya ve bisiklet odaklı proje tasarımında bisiklet şart üniteleri, park yerleri ve kiralama noktaları da düşünülmüş olup bu ünitelerin tasarımlarında kent mobilyalarının bütünündeki benzer anlayışlar sürdürülmüştür.
Modüler küplerin omurgalarının çizgiselliği göz önüne alınarak aydınlatma elemanları ve internet bağlantı noktaları da çizgisel olarak tasarlanmştır. Bu çizgisellik Harem’de bulunan sinematik çerçevelerin ve kıyıda yer yer kullanılan çerçevelerden oluşan strüktürün de temelidir. Harem’de yer alan çerçeveler film sekanslarına ve fotoğraf karelerine referansla Tarihi Yarımada silüetini çerçevelemiş ve sinematik bir promenad yaratmışlardır. Kullanımı kentlinin yorumuna bırakılmış olan çerçeveler kimi yerde egzersiz elemanı olarak kullanılırken kimi alanlarda tüm yaş grupları için oyuncul bir eleman olarak kıyıda yerini almıştır.